Aşkın Yıllanmış En Seçkin Şarabıdır Semih Hoca
Bırakınız ürettiklerini, sadece ismini duyduğunuzda bile içsel bir toparlanma yaşadığınız, ciddiyete davet olunduğunuz, ani bir şuursal yükselişle asırlık tozlarınızdan silkelenip dikkat kesildiğiniz kaç çağdaş isim, kaç yaşayan ustanız var sizin? Bir, iki, üç? Sizinkilerin sayısını bilemem ama, benimkiler ruhumda çok ciddi bir susuzluk yaratacak kadar az…
Ve aktörlükten, şairliğe, oyun yazarlığı ve yönetmenlikten tasavvufa, hat sevdasından edebiyat ve felsefi görünün en gizli sokaklarına, yaşam heybesindeki zengin birikimi taze fidanlara aşıladığı öğretmenlikten yayıncılığa, programcılıktan nihayet sahne önündeki o görkemli ve asil duruşa değin nice kulvarda çılgınca bir aşkla koşan o deli rûzigâr var, bu derin susuzluğa âb-ı hayât olmuş o eril ruhların en başında! O nitelikli ve özgün yaşama rağmen “Kul Sergen” mahlasıyla tevâzû ile boyun büken, Semih Hoca var orada…
Ayten Çalış Yağmur – Araştırmacı, Felsefeci
Semih Sergen’le Yolculuk
Kimilerinin sesinden tanıdığı, kimilerinin tiyatroda izlediği, kimilerinin ise aynı zamanda kitaplarını okuduğu sanatçıdır o. Dokuz kuşaktan İstanbullu…
Dede ile biten zenginlik, Semih Sergen’e fakir bir ailede doğup, kıt kanaat bir çocukluk ve öğrencilik dönemini miras bırakmış.
Yoksulluğun engel olmadığı başarıyla ilkokula ikinci sınıftan başlayan Semih Sergen, “bir tek sarı defterle liseyi bitirdiğini” söyler. Öyle ki gençliğinde marangozluktan, boyacılığa kadar çeşitli işler yapmasına rağmen, tiyatro sevgisi, okulun tiyatro kolu başkanlığına da zaman ayırmasını sağlamış. Ailesinin isteğiyle girdiği bahriyelik sınavını kazanır. Ancak aynı zamanda gizlice konservatuar sınavına da girer. Yıl, 1949’dur. Ankara Devlet Konservatuar’larında Nurettin Sevin, Mahir Canova, Cüneyt Gökçer, gibi ustaların öğrencisi olmuştur.
Ankara Devlet Konservatuar’ı Tiyatro Yüksek Bölümü’nü birincilikle bitirdikten sonra aradan geçen 56 yıl içinde pek çok önemli karakteri canlandırdı Semih Sergen. Kâh Don Carlos’tur sahnede, kâh 3. Selim. Çavuş Musgrave de olur, Şoför Ahmet’te ve nihayet Mimar Sinan’da. Tek değişmeyen ise rolünü oynarken, seyirciye de yaşatmasıdır…
Tiyatroda 100’ün üzerinde başrol oynadı, 40’ın üzerinde oyunu sahneye koydu. Oyunlarını topladığı 11 kitabı ve 17’de şiir kitabı vardır. Türkiye’de ilk 45’lik şiir plağını o hazırladı. Bunu çeşitli kasetler ve CD’ler izledi. Türkiye’de çevrilen ilk fotoromanda Işık Yenersu ile başrolü paylaştı.
1958’de Duvaklı Göl adlı filmle Yeşilçam’la tanıştı. Rol aldığı 50 filmden bazıları şunlardır: Sıfır Dediğimde, Romantik, Yüzleşme, Kurtuluş, Birleşen Yollar, 501 Numaralı Hücre, Malkoçoğlu, Karakolda Ayna Var, Kadın İsterse, Kardeş Kanı.
Başta “Milli Kültür” dergisi olmak üzere, pek çok gazete ve dergiye yazılar yazan Sergen, her edebiyatçının hayal ettiği bir şeyde gerçekleştirdi: Türk Dili Dergisinde şiir ve hikayeleri kabul edilip yayınladı.
Şener Mete – TRT Baş Spikeri